''Sevdiğin şeyi bul ve onu tüm kalbinle, elinden geldiği kadar iyi yap; kim ne derse desin.'' *Karakterler*Stephen, oyunculuk eğitimini bitirdikten sonra işlerin kendisi için daha kolay olacağını düşünmüş, bulunmak istediği yere bir adım daha yaklaştığı gibi aldatıcı bir hissin peşine takılmıştır. Her zaman hayalini kurduğu parlak ve son model arabalar, eşi ve kızının lüks içinde yaşayabileceği ve her şeyiyle huzur kokan bir yuva, doruk noktasında kurulu bir kariyerin sahibi olacağına da inancı azımsanmayacak derece büyüktü. Ancak gerçek hayatın, hayaller ile ne kadar zıt olabileceğini kanıtlayacak kadar hayal kırıklığı ve umutsuzluktan nasibini almış yaşamının baş rol oyuncusu olunca, bir zamanlar hayalini kurduğu her şey artık onun ulaşamayacağı bir noktadan alaylı bakışlarla gülümser hale gelmiş, tüm hayatı boyunca inandığı şeyleri tekrardan değerlendirmesine sebebiyet vermiştir.Kendisi son model bir araba yerine yine parlak ama sadece belirli bir metrekare içinde nefes alma hakkına sahip olduğu toplu taşımalarda gidip geliyor, uykusuz geçen geceler boyu zorlanarak alınan kararlar sonucu, bütçesini nerelerden kesmesi gerektiğini öğrenmiş olsa bile dairesinin kirasını zar zor çıkartıyor, eşi ise Stephen'ın söz verdiği hayat için hayaller ağacından tuttuğu umut dalının gerçekler tarafından kesilmesi ile çocuğunu da alarak yeni bir başlangıç yapmak umuduyla gitmiştir ve ümitsizlik treninde kendi başına seyahat etmesi için onu yalnız bırakmıştır. Kariyerinin de, kendi adını dünyaya duyurabileceği kadar başarılı bir noktada olduğu söylenemezdi. Her gün saatler boyu soğuk morg odalarında hareketsiz bir şekilde yatarken, başında dikilip onu kontrol eden ekipteki sıradan bir adama bile şikayetlerini güçlükle duyurduğunu hesaba katarsak; bu noktaya ulaşabilmesi için dünyadaki bütün şansların birleşip onun lehine oynaması gerekiyordu ancak. Stephen bundan daha kötüye gidemeyeceğini düşündüğü hayatının, aşık olmaması gereken birisine gönlünü kaptırmasıyla, bu düşüncesinin yaşanacakların yanında ne kadar yanlış olduğunu ona kanıtlayacak olan gelişmeler, bulunduğu ümitsizlik trenini ele geçirip yeni bir hız katacak ve sağ çıkabilmek için kendi umuduna tutunması gereken bir durumda bırakacaktı. *Yorum*Bu kitabı iki kez okumaya çalıştım ve kitabın sonlarını görebildiğim zaman ancak bu iki denemenin sonrasında gerçekleşti. Yorumunu yazmak, kitabını okumaktan daha zor gerçi; bu yüzden bu yorumun biraz daha yüzeysel ve kısa olabileceğini düşünüyorum, bundan dolayı affınıza sığınıyorum. Her zaman yapmaya çalıştığım gibi kitabı her yönünden ele almak isterdim ama aklıma gelen kelimeler bunu yazarken saklambaç oynuyorlar beynimde ve bir türlü sobeleyemedim birisini bile. Ayrıca da bunu biraz daha sürdürecek gibiler; bu yüzden bende çok zorlamamaya karar verdim.Kitabın bir köşede yarım kalmasına gönlüm ele vermediği halde aklım beni bu karardan caydırmak için her yolu deniyor gibiydi. Zira çok bunaldım okurken bu kitabı, özellikle başlarında. Zaten başta yazdıklarımı okursanız Stephen'ın hayatı içinizi açacak kadar parlak değil; hatta tam tersi. Aklıma uyduktan ve iki başarısız deneme sonrası tüm irademi toplayıp bir oturuşta kitabı bitirme kararı aldığımda, ömrümden on senenin kaybolduğunu hissettim. Kitabı iki kelime ile tasvir etmem gerekirse eğer hayal kırıklılığı derim bu yüzden. Üç sene gibi uzun bir zaman önce okuyup da adını duyduğumda hala beni elektrik akımına uğratmış gibi sarsan bir kitap olan ''Bir Gün'' romanının yazarı olduğundan mı çok ümitlendim, yoksa benim beklentilerim mi bundan daha farklıydı orasını bilemiyorum; ama sonuç aynıydı benim için: beklediğim şeyi bulamadım bu kitabı okurken. Kitap hakkında söyleyebileceğim tek iyi şey, konusu ve temasına tezatlık oluşturacak şekilde bir mizaç kullanılmıştı yazarın kaleminde ki bu, kitabı çoğu yönden kurtarmayı başarmıştı. Kimi zaman umursamaz, kimi zaman da sert bir hale dönen bu mizaç belki de kitap hakkında beğendiğim tek tük şeylerden bir tanesiydi. En azından sayfa atlaya atlaya kitabı okumamak için beni tutan şeylerden biri bu oldu diyelim. Karakterlerin diyalogları iyiydi ancak kendilerini sevemedim. Kurgusu da güzeldi bakıldığında: istediği hayatı bir başkasının yaşadığını izlemek zorunda kalan bir adam ve kendisiyle olduğu kadar insanlarla olan mücadelesi. Ancak merak unsurunun eksikliği göz ardı edilemeyecek kadar belirgindi ve bu mahvetti bence kurguyu. Kitabı okuma süreci boyunca bir şeylerin eksik olduğunu hissetme sebebini buna bağlıyorum ben en azından. Kitap yarım kalmadığı ve sonunu görebildiğim için mutluyum; ancak okumasam da pek fazla şey kaçırmayacakmışım bunu öğrendim.
'For Josh harper, being in show-business means money, fame, a beautiful wife, and a lead role on the London stage. For Stephen C. McQueen, it means a disastrous career playing passers-by and dead people. Stephen's stuck with an unfortunate name, a hopeless agent, a daughter he barely knows, and a job as understudy to Josh harper, the 12th Sexiest Man in the World. And when Stephen falls in love with Josh's clever, funny wife, Nora, things get even more difficult. but might there yet be a way fro Stephen to get his Big break?'This is the second novel i’ve read by David Nicholls and I love it just as much as the first. His writing is so true to life and there were moments where i was nodding in agreement with the main character, Steve C. Mcqueen (no relation to the famous one!) because i’d been in the same situation and thought exactly the same things whilst reacting the same way. It’s set in a very familiar setting, The West End, and in a business I know enough about to sympathize with a character that just has no luck whatsoever. So much so he is reduced to playing furry animals in a kid’s TV Show. Whilst reading this book in public, I acquired a few funny looks when I blurted out a snort of laughter at Nicholls’ funny lines and witty characters. I thoroughly enjoyed ‘The Understudy’ and i’ve already started raving about it to friends!
Do You like book The Understudy (2007)?
I bought this book because I loved Starter for Ten - it made me laugh and cry in equal measure. In comparison The Understudy was a huge disappointment. I didn't laugh out loud once, despite the 'laugh out loud' quote from the Daily Mail on the front cover and the 'funniest book of the year' quote from Marie Claire on the back. Not only was it not particularly funny, I also found it difficult to feel sympathy for Stephen C McQueen or any other character. I found Stephen frustrating and his constant whining and complaining about how terrible his life had become was grating. Put simply, it was a bit depressing and left me feeling empty - surely that can't have been David Nicholls' intention when writing the book? The good thing about this book though is its realism. This is something that Nicholls always does well. He manages to paint amazingly bleak yet realistic pictures of daily life for normal people struggling with their mundane lives and I like the way he employs subtle cynicism. I also enjoyed his descriptions of London because they're not picture-perfect, they're seen through the eyes of a real Londoner trying to make it big in the city.This is a good read if you want something light and easy but don't expect to feel uplifted or fulfilled by the end of it. As my two star rating suggests, it was ok, just like Stephen C McQueen...
—Sara
Good solid story-telling. Problem was, I had a hard time feeling sympathy for the narrator, who has a habit of lying whenever he thinks the truth will put him in an unflattering light. Worse, he blames "bad luck" for why he's such a sad sack, and has few redeeming characteristics otherwise. Some of the jokes and set-pieces were entirely too commonplace to be truly funny, and I thought it awfully convenient that he should walk into Number Twelve's dressing room that one scene, thereby finding a reason to absolve himself of guilt over being in love with the man's wife. Towards the end, he definitely proved himself a better person through his conduct towards Nora, and I did like how the ending wasn't as predictable as certain other parts of the book were. I did love how the book captured the pain of being a struggling actor. Overall, a good, if not life-changing, read.
—Doreen
Maybe it's the books I've been choosing lately, but I'm noticing a common thread between them all: inconsistently weak main characters.This is my second David Nicholls' book. And with both of his stories, the main character (male) does shady things that end up sorely hurting him in the end...shady things that are transpired, it seems, by their insecurities.It's kind of hard to read a book where you don't much like the protagonist...unless you're Tom Perrotta, because there's rarely a character you like in his books. And that's just his style, and I love it. But this is different; I feel like I was SUPPOSED to like Stephen (the protagonist) and feel like there was justification in the things he does. There are so many parts of the book where Stephen's awkwardness makes me squirm; but just because I'm squirming doesn't mean that my pity card is being put on the table. I really would like him to write from the perspective of a character who isn't a loser...! Which also makes Stephen's sudden gruff, spiteful mannerisms toward the end, well, not believable.Also, another gripe: like "Starter for Ten", his previous book, the end of "The Understudy" had no real conclusion. I don't need a map to figure out what the author wants to happen, but maybe a tiny bit of direction?...However, those being said...I will still read another David Nicholls' book. I really like his writing style--he's clever and brutal at the same time. The plot was good. The backstories of the other characters were good. I think he just needs more range and he'll be wonderful. So, two stars.
—Abigail Hillinger