Kitabın tadı damakta kalıyor. Bir yandan Alper Kamu o kadar ilginç bir karakter ki, hayata bakışı ve iç sorgulamalarına kaptırmış gidiyorken bir de olay örgüsü olduğunu bile unutuyor insan. Olaylar ise öyle yaratıcı bir şekilde çözümleniyor ki, bir sonraki Canıgüz romanını iple çekiyorum. Kısa bir alıntı "Buruk bir çocukluk geçirdim Öztürk, ben devrik cümle bile kuramazdım. Kuramazdım, çünkü korkardım. Sorumluluklarım vardı." Kahramanın yaşı malum, söyledikleri, farkındalıkları, tespitleri, sokak kültürünün içinde yoğrulmuş olması sizi şaşırtıyor. Bir çocuğun hayal dünyası mı yoksa "büyülü gerçekçilik" mi karıştırıyorsunuz arada. Fakat yaşadığı hayata öyle pesimistik bir duruşu var ki, yaşamını sürekli sorgulaması lazım gibi, zaten arada ölme isteğinden bahsediyor. Kendisini birçok şeyi aşmış görüyor ve bunun yansımalarını romanın akışını bir anda kesen bölümde görüyorsunuz. Beni çokça etkileyen kısımlar oldu; herhalde en ağır basanı tanrısal sohbet yaparken yediği şu laftı "sen tanrı'dan nefret ediyorsun; seni peygamber yapmadığı için." Onun haricinde bu "geçmişyiyici" konseptini Harry Potter'daki "Ruh Emici"lere benzettim. Burada geçmişyiyiciler, karşısındakinin bilinçaltından en kötü hatıralarını bulup saldırırken, Ruh Emiciler ise karşısındakinin güzel hatıralarından ve umutlarından besleniyorlar...
Do You like book Söhne Und Siechende Seelen (2012)?
çok az gülenler için yazılmış kitap. bi de hakan'lara hep alper gibi davranmayın.
—Kristi
Yaratıcı, eğlenceli ve zekice bir anlatım. Elinizden bırakamayacaksınız.
—jirocha