Magnus is first a literally a teddy bear during the Nazi invasion belonging to a young son of an SS Nazi doctor; later as the boy grows older and begins to put the pieces of his life together in an attempt to shed guilt and regain meaning and some sort of semblance to a real life, the maturing boy chooses the name 'Magnus' as his own, not a subtle attempt at creating a grander life for himself than is perhaps the truth as he knows it.The book is a collection of "Fragments", short chapters, vignettes into his life from childhood to his adulthood, focusing on his relationship with those he believes to be his family and later on the encounters he makes dissolving those previous relationships. Throughout the fragments are "Sequences", "Notes", "Echoes" and "Resonances", individual chapters adding both an intimacy to the story as well as creating a sort of history lesson showing connections between what was and what has been even more recently (ie, a connection between the words of Martin Luther and Martin Luther King, Jr., etc.). This reminds the reader that while the story begins during the Nazi invasion Magnus exists in all generations and in all stories, and his search for his own identity is one suffered by many.A surprisingly beautiful book, incredibly touching. This is the most recent book by Germain (and incidentally the winner of The Goncourt Lyceen Price in 2005) - it appears she has been rather prolific over the years, so I expect to see what else the library has to offer by her.
Bu yazının orijinali CAN'la Bir Sene'de yayınlandı.Hepimizin küçüklükten bu yana yanında taşıdığı bir oyuncak ayı vardır ya? İşte Magnus da bir Nazi aileye doğmuş, sonrasında öksüz kalmış ve İngiltere'ye sürülmüş bir çocuğun oyuncak ayısı. İlk başta yalnızca bir oyuncak iken sonrasında çocuğun tek arkadaşı, akrabası, hatta önceki hayatından geriye kalan tek şey oluveriyor. O derece ki çocukcağız büyüdüğünde kim olduğunu, ne olduğunu, nereden geldiğini anlamaya çalışırken elindeki tek ipucu Magnus oluyor ve kendi adını bile Magnus'a değiştiriyor bir noktada. Kitap, hikayeyi parçalara ayrılmış bir şekilde sunuyor. Çocuk cevapları ararken biz de onunla birlikte bakınırken, ipuçlarını birleştirmeye çalışırken buluyoruz kendimizi. Küçük bir kitap olmasına rağmen okuması çok kolay olan bir kitap değil aslında. O kadar acı, o kadar hüzün, o kadar ümitsizlik var ki içinde… Kim olduğunuzu, ne olduğunuzu bilmeden yaşamayı hayal edebilir misin? Ben düşünemiyorum bile. Sylvie Germain, Magnus'ta hem biraz tarih dersi veriyor, kimliğin önemini vurguluyor, hem de tek bir karakter üzerinden koca bir jenerasyonun neler yaşadığına ışık tutuyor.
Do You like book Magnus (2007)?
"Dès le départ, le ton est lancé par l’auteure : une écriture délicate et minutieusement travaillée pour un message assez clair, assez certain qui ne trompe pas le lecteur : on ne raconte pas une vie dans son ordre chronologique, on la refile, on la défile pour la recoudre comme il faut la raconter : le texte est là pour ça : comprendre une vie, ou la revivre, dans la splendeur d’instants décousus qui s’assemblent peut-être mieux dans un autre ordre. Ce prologue en avertissement, nous montre la réflexion de l’auteure qui la pousse jusqu’à nous interroger sur notre propre histoire : comment raconterions nous notre passé, notre histoire, si nous étions amenés à la raconter ?"Extrait de ma chronique complète : http://lavoixdulivre.blogspot.fr/2014...
—Tom Lavoixdulivre