About book In Europe: Travels Through The Twentieth Century (2007)
Hollandalı yazar Geert Mak, Avrupa’da Yirminci Yüzyıl Boyunca Seyahatler adlı oylumlu kitabında, kişisel bir deneyimden yola çıkarak, yüzyıl Avrupa’sının panoramasını çiziyor bizler için. Milenyum’un eşiğinde 1999’da Amsterdam’dan başlayan yolculuğu, Paris, Londra, Viyana, Versay, Stockholm, Barselona gibi Avrupa’nın başat şehirlerinden geçip, yaşlı kıtanın periferisindeki Saraybosna gibi kentlerle sonlanıyor. Mak’ın yolculuk ettiği bu şehirlerle kurduğu bağlantılarla, yüzyıl başından sonuna kadar Avrupa’daki tarihsel, kültürel ve siyasi hayatın dönüm noktalarından önemli kesitlerin aktarıldığı bir Avrupa haritası çıkarıyor karşımıza. Doğal olarak bu kitap çokça tarihi olaylara, anılara dayansa da temelde bir tarih kitabı değil. Bütünüyle yazarın kıvrak kalemi sonucu oluşmuş bir yaşantı ve gezi kitabı. Tarihe yön veren küçük ayrıntıların, Avrupa’yı uzun yıllar meşgul etmiş olan Dreyfus davasının, Kopenickli sahte yüzbaşının tiyatrolara konu olan isyanının, Birinci Dünya Savaşı’nın ironik başlangıcının ve Avrupa’nın defalarca dağılmanın eşiğine gelip, bütün değerlerini yitirişinin ve sonra yeniden küllerinden doğmasının destansı hikâyesini anlatılıyor.Yıkımlar başlarkenGeert Mak, bin sayfalık kitabını birleşmiş bir Avrupa düşüncesiyle temellendirmiş. Öyle ki, Mak’ın anlatımıyla Avrupa’da olan biten her şeyin bir köyde yaşanan çalkantılarmış gibi ele alınması dikkat çekiyor. Bu tarih ve kader birliğini anlamak için kitabın henüz ilk sayfalarında karşımıza çıkan İngiltere Kraliçesi Victoria’nın 1 Şubat 1901’de gerçekleştirilen cenaze töreninde kortejde yürüyenlere dikkatle bakmak yeterlidir.“Yeni Kral Edward, -benzi kül gibi, bakışları donuk ve yorgun”- onun yeğeni ve Almanya İmparatoru II. Wilhelm -bıyıkları sarkmış”-, kuzeni ve Belçika Kralı II. Leopold, eniştesi ve Yunanistan Kralı I. George, “sarışın ve mavi gözlü” yeğeni Prusyalı Heinrich, Hessen Grandükü ve bu şekilde, en başta İmparator Wilhelm olmak üzere, Hannover Hanedanlığı’nın tamamı ayaklarını sürüyerek Londra sokaklarında yürümektedir.”Bu sahne bize Avrupa’nın yalnızca siyasi ve kültürel anlamda değil, ailesel bağlarla da birbirine bağlandığını gösterir. Avrupa bir bütün olarak birbirine bağlanmıştır ve 1914’te Saraybosna’daki küçük bir kelebeğin kanat çırpışı, kadim kıta Avrupa’da felaketle sonuçlanmış olan Dünya Savaşı’na dönüşebilmiştir. Aktörler değişse de Avrupa’nın geçirdiği evreler birbirleriyle benzerlik gösterir. Zaman ilerler, İkinci Dünya Savaşı patlak verir, komüsit avı başlar ve ardından çift kutuplu dünyanın çevresinde giderek kapitalizmin derinleştiği bir ekonomik süreç devam eder. Ancak gelinen nokta Avrupa’nın yeniden bir yıkımın eşiğinde olduğunun habercisidir. Yugoslavya’da yaşanan trajik çözülme de Mak’ın uzun düşünmelerine neden olur. Liderler, hikâyeleri olan insanlar ve hâlâ kayıplarına ulaşamamış aileler bu tarihin birer parçasıdırlar.Bütün bu tarihi gelişmelerin uzak kıyısında ise İstanbul’un 1942-44 yılları arasındaki konumu ele alınmıştır.Avrupa’nın deniz feneri: İstanbulMak’ın İstanbul’ununu anlamak için yalnızca Orhan Pamukvari bir düş gücüyle hayal etmek yeterlidir. “Midyeyle kaplı Bizans hazineleri, binlerce yıllık şarap fıçıları, gazoz şişeleri, sivri burunlu kadırga leşleri, uskuru bir bataklığa saplanmış köhne bir Romen petrol tankeri, içlerinde boğuldukları çuvallardaki iki büklüm durumlarını hâlâ koruyan saray kumpasçıları, bir İngiliz denizaltısı, bütün silah, zırh ve takım taklavatıyla Haçlı şövalyeleri, Kayzer Wilhelm’e bağlı bir zırhlının paslı çapası, umutsuzluğa kapılan bir haydutla birlikte sulara gömülen bir Cadillac.”Geçmişle gelecek arasında sürekli köprüler kurulan ve kendi kimliğini bulma yolunda sürekli bir değişim geçiren Türkiye üzerine düşünmeye devam eder Mak. Ancak düşünceleri yüzeyseldir. Devrimlere, darbelere, laikliğe, Atatürk’ün günümüzdeki simgesel anlamına atıflarda bulunarak, dahası bu toprakların ifade ettiği şeyi kavramaya çalışarak adımlar sokaklarda.Geert Mak’ın keskin yargılarla dolu kapsayıcı yapıtı, sözünü esirgemeden yalnızca yüzyıl Avrupa’sının değil, bir dünya tarihinin de portresini çıkarıyor. Köhneleşmiş bir bedenin kalbinin sökülüşünü izlemekse, biz okurlara kalıyor.
Een erg goed idee: in 1999 reisde Geert Mak van januari tot en met december door Europa en vertelt en passant de geschiedenis van Europa in de 20e eeuw. Beginnend bij de wereldtentoonstelling in Parijs en eindigend bij de NAVO bombardementen op Servië. Een kwart van het boek gaat uiteraard over de tweede wereldoorlog. Maar ook de Russische revolutie, de ETA, RAF en IRA, de Europese Gemeenschap van Kolen en Staal, enz. Lenin, Mussolini, Hitler, Stalin, Churchill, Franco, Salazar, enz. Mak bezoek niet alleen steden als Berlijn, Parijs of Londen, maar ook Predappio (geboorteplaats van Mussolini), Chartwell (waar Churchill woonde), Guernica, Tsjernobyl en Srebrenica.Geert Mak is een echte verhalenverteller. En dat doet hij heel goed in In Europa. 1150 pagina’s is veel, en natuurlijk zijn er mindere hoofdstukken, maar ik heb geen enkele keer de neiging gevoeld snel over bladzijden heen te lezen. Een prestatie. Luchtig heen en weer laverend tussen heden en verleden. Een voorbeeld, aangekomen in Bruly-de-Pesche in de Ardennen schrijft Mak:“Op de foto’s in het kleine museum lijkt het tussen de bomen van Bruly wel vakantie: Hitler, die bij de barak ontspannen met zijn generaals zit te overleggen; het hele gezelschap voor de dorpskerk, waar ze dagelijks nieuwsfilms bekijken; dezelfde groep, lachend aan de rand van het naburige weilandje waar Goering bezig is om zijn vliegtuig te starten; Hitler die met twee oude kameraden uit ’14-’18 een toertje maakt langs de oude Vlaamse slagvelden om de tijd te passeren; de hele staf die, op 17 juni, naar de radio staat te luisteren als Petain de overgave van het Franse leger aankondigt. (Hitler zou zich daarna op de dijen kletsen van plezier, zijn gebruikelijke wijze om vreugde te tonen, maar daarvan ontbreken helaas de beelden.)”Over beelden gesproken, behalve landkaarten zijn er in dit boek geen foto’s. Niet getreurd want er is een DVD-box met 35 afleveringen van 35 minuten gebaseerd op In Europa. En nu ik het boek uit heb kan ik niet wachten om die allemaal te gaan zien!Ik geef In Europa vijf sterren. Het meesterwerk van Geert Mak blijft naar mijn mening De Eeuw Van Mijn Vader.
Do You like book In Europe: Travels Through The Twentieth Century (2007)?
It is an encyclopaedic project. To visit all the places having a historical importance in Europe during XXth century. With the meticulousness of a entomologist, he explores these places by testing here to find the truth.That starts joyfully in Paris with the World Fair of 1900. But already the festival is sad. All is place for the tragedy. Mak goes everywhere. He finds in Berlin, the place where Rathenau was assassinated. Rathenau was able to succeed. Without his death, no Hitler. The role of the chance in History.And after WWII, Cold War...It is the story of a kind of suicide, Why European people destroyed themselves. It is also the twilight of this culture. is it possible to make emerge a common conscience of this disaster? I acknowledge that I am skeptical. This book has the same importance as those of Paxton and Furet
—Philippe Malzieu
Complete, in-depth, and personal account of the events in Europe that gave birth to our lives today. This is history writing at its best. The work of many investigating journalists and historians is combined into a convincing answer on how-and-why history unfolded. Traveling through Europe for a whole year and visiting historical places, the author reports personal accounts of eye-witnesses that tell us how they lived through wars and other historic events. What were they thinking, feeling, then and now? And why?Early in life, I realised that schoolbooks and TV gave me fairy-tale versions of what really happened in the 20th Century. Digging for answers, I had to pry loose more knowledge from better books and sources. As my knowledge grew, I learning many things that are 'inconvenient thruths' to my fellow Europeans. Unseen connections between events became clear. Yet, despite a keen interest in these matters, no more than 20% of this Terra Incognita was now visible on the mental map I had drawn of Europe's history. Then this book came along and completed it to 100%. In one blow. At times hard to stomach. War is misery, after all. There is a lesson in this book hidden between the lines. For it brings into light the forces in society and politics that shape history. They are invisible no longer. As any individual I am part of a culture, a nation, a peer group, a social class, stories and beliefs, political stands. We have seen how in the 20th Century, these parts interact such that patterns emerge that make events spiral out of control. Now that we see them we can hopefully put reins on these beasts and make our next century a more humane one. With more things to live for than to die for.
—Maurice
The idea behind this book is that the author tours through Europe during the year 1999 exploring the history of Europe in the 20th century. Some of the images and information he puts before you about the times in history he covers are truly amazing and arresting. The descriptions of his own travels are for the most part as forgetable as they are brief. I thought there was an over emphasis on WWII which takes up around 250 pages without counting the lead up and the aftermath. I also felt there were quite a few places where I would have liked to know who was speaking, sometimes it quite clearly is not the author but the person being quoted is not named in the text, other times I was not sure if it was the author speaking or someone else. On the whole though this was a fascinating journey and I felt that I learned a lot.
—Anna